Feminizm, kadının erkek karşısındaki konumunu daha sağlam zeminde inşa etmek ve kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin ortadan kalkmasını savunan bir anlayıştır. Kadın hüviyetinin toplumda yer bulmasıdır. Erkek egemen bir dünya içinde varoluş mücadelesidir.
Bu yazıda asıl anlatmak istediğimiz feminizm hakkında var olan yanlış anlayışları aydınlatmak olacaktır.Ama öncelikle feminizmin ortaya çıkışına bir bakalım.
Feminizmin İlk Adımları
Feminizmin temelleri teori olarak 18.yüzyıla dayanıyor. Bu dönemden önce Feminizm kavramı ilk olarak sosyal filozof Charles Fourier (1772–1837) tarafından ortaya atılmıştır. Fourier sosyal gelişmenin kadınlara verilecek daha fazla özgürlükle mümkün olduğunu savunmaktaydı. Onun fikirleri bugün “Yeni Kadın Hareketleri” olarak da adlandırılmaktadır. Bu harekete “feminise” adını veren de yine aynı kişidir. Daha sonraları birçok öncü isim kadına;eğitim hakkı, çalışma hakkı, oy hakkı gibi çeşitli konuda eşitlik sağlanması amacıyla yazılar yazmış, demeçler vermiştir.
Bunlardan biri Olympe de Gouges’dır. Fransız devrimi sırasında kadın haklarına ve feminizme yönelik ilk fikirleri onun söylediği bilinmektedir. Sadece bu fikirleri yüzünden giyotinle idam edilmiştir.
Bir diğer öncü isim ise; Mary Wollstonecraft’dır. Feminizm sözcüğünün daha kullanılmadığı sıralarda kendisi Kadın Hakları Savunusu’nu yazmıştır. Bu metin feminizmin teori olarak ortaya çıkmasından sonra yazılan ilk metin olarak önem taşır.
Feminizm tarihinde dönüm noktası olan 3 dalga mevcuttur. Bu feminizm dalgaları,kadınların çeşitli haklardan yararlanmak için verdikleri mücadelenin bir sonucudur.

Feminizm Dalgaları
Birinci Dalga feminizmin başlamasına üç unsur öncülük etti; oy hakkı, eğitim hakkı ve mülkiyet hakkı. Zaten siyahi kadınların hiçbir siyasal hakkı yoktu. İkinci Dalganın ana unsuru ise cinsellik ve doğurganlığın birbirinden ayrılma mücadelesi üzerine olmuştur. Kadınlar hamilelik riski olmadan cinsellik yaşayabilmek, doğum kontrollerinin güvenli bir şekilde uygulanması için harekete geçtiler. Kadın kimliği ve diğerleri üzerine başlatılan Üçüncü Dalga aslında hedefine ulaşmayan ikinci dalganın bir uzantısı olarak görülebilir. Bu harekette farklı kimliğe veya cinsel tercihe sahip olan kadınların talepleri söz konusu oldu. Hatta üçüncü dalga savunucuları ikinci dalga hareketini sadece “kadın” kimliğini ön plana çıkardıkları için ciddi bir şekilde eleştirdi.
Feminizm, İnsan Haklarında Bulunandan Fazlası Değildir
Feminizm çerçevesinde başlatılan bu dalgalar, kadının kendi elleriyle haklarına kavuşabilmesini sağladı. Kendi çabalarıyla, kendi fikir ve hür davranışları ile… Birçok kadının yaşadığı birey, aile veya toplumsal baskı, bu mücadeleyi kaçınılmaz kıldı. Doğuştan sahip olunan insan haklarından,kadınların ezelden beri ayrı tutulmasını anlamak mümkün değil.
Cinsiyet olarak ayrı tutulan, zayıf görülen kadınlar bunun yanında ırk olarak, adalet olarak, eşitlik olarak ve birçok nedenden dolayı ötelendi. Peki kadın her şeyden önce bir insan olarak eşit haklar istediğinde neden diğer cinsine düşman görünür ? İşte tam bu noktada feminizmin toplum tarafından yanlış algılanması devreye giriyor.
Feminizm Hakkında Yanlış Bilinenler
- Öncelikle feminizm yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi erkek düşmanlığı değildir. Feminizm aynı çatı altında toplandığımız dünya içinde eşit haklara sahip olma mücadelesidir. Örneğin; şuan bile dünyada erkek aktörler dizi veya filmlerde yüksek ücret alırken kadınlar daha düşük meblağlar alıyor. Neden ?

- Feminizm erkek düşmanlığı olmadığı gibi kadın üstünlüğü de değildir. Bir cinsi diğer bir cinsten ayrı veya üstün tutan nedir? Sonuçta hepimiz insan olarak aynı endişe ve sorumluluklara sahibiz. Tabi ki yaratılışımız gereği her cinsin farklı özellikleri mevcut. İşte bu farklılıklar “feminizm” düşüncesi içerisinde fırsat olarak görülüyor. Zayıflık veya güç sembolü olarak değil. Ayrıca feminizmin savunduğu eşit koşul ve haklar sadece ve sadece kadınları değil erkekleri de ilgilendirir. Hatta erkeklere de fayda sağlar.
- Feminizm bedensel ve düşünsel özgürlüğü savunur, çıplaklığı veya sapkınlığı değil. Bu hala tartışılan bir konudur. Sonuçta herkesin davranışları, seçimleri, ahlakı kişiseldir. Bunlar yargılanamaz veya bir insan seçimlerinden dolayı suçlanamaz. En başta unutulmamalıdır ki, insan özgürdür. Ancak feminizmi savunan kişilerin bile feminizmi tam olarak anlayabildiklerini düşünmüyorum. Feminizmi benimserken çıplaklığı ön plana çıkarmak feminizmin amacını saptırır. Çünkü feminizm çıplaklıktan ibaret değildir.
Örneğin Türkiye’de ve hatta dünyanın pek çok yerinde yapılan feminizm gösterilerinin birkaçında açılan pankartlar veya sloganlar birebir kadınları aşağılar nitelikte. Kadın sadece cinsellik midir? Tahrik olunan bir obje veya doğurgan olan bir araç mıdır? Yapılan düşünceden uzak gösterilerin veya savunulan anlayışların feminizmle alakası yoktur. Bunlar sadece “şov”dur. Feminizm ne bir uzvun açıklığını savunmak ne çıplaklığı meşrulaştırmaktır. Bu eril zihniyeti çıplak beden gösterileriyle alt etmek mümkün mü ? Ya da bu erkek egemen düşünceyi değiştirmek için yine ve yine kadın bedenini kullanmak ne kadar etik ?

- Başörtülü kadınlarda feminist olabilir hatta erkeklerde. Dediğimiz gibi feminizm sadece kadınlara özel değildir. Her kesimden, dinden, cinsten insanı ilgilendiren bir anlayıştır. Kadınlar istediği eteği giymekte özgürken istediği eşarbı takmakta da özgürdür. Bir erkek de feminist olabilir ve eşit haklardan yararlanmak isteyebilir. Örnekleri de mevcuttur. Umut verici ! Ancak bu çok yaygın değil ne yazık ki. Sonuçta verdiğim örneğe ithafen bir aktör neden fazla para almak varken eşit ve adil bir bütçe paylaşımı istesin?

- Hem feminist hem anne olunabilir. Feminist insanların bekar olduğuna dair bir kanı var. Hatta feministlerin lezbiyen, heteroseksüel vb. cinsel eğilimlere sahip olduğu düşünülüyor. İnsanların kişisel tercihleri onları daha az ya da daha çok feminist yapmaz. Söylediğim gibi feminist bir kadın çocuk da doğurabilir veya bekar da yaşamını sürdürebilir. Evlenebilir, evlenmeyebilir de. Bu tamamen kişinin seçimidir, feminizmin öğretisi değil.
Feminizm – Sonuç Olarak
Feminizm kendi içinde birçok kola ayrılmakla birlikte genel itibariyle aydınlatılması gereken yüzünün bu olduğunu düşünüyorum.En bilinen ancak en bilinmeyen yüzü olarak.Dünya üzerinde kadınlara gösterilen baskı ve alaycı tavrın bu yüzyılda bile ciddi bir şekilde sürmesi üzücü. Feminizmin bir öğreti, bir özgürlük metodu olarak gösterilmesi gerekirken, erkek düşmanlığı ve sapkınlık tezahürü olarak lanse edilmesi çok büyük bir yanlış. Kadına yapılan baskının Türkiye boyutu ise iç açıcı değil. Bunun yanında dünyada ister popüler olun ister olmayın kadına yönelik sözlü veya fiziksel şiddet ancak feminizmi benimsemekle yok olabilir. Ve yine bir kadın olarak kendinizi kanıtlayacak birçok şey yapsanız bile herkes ilk olarak rujunuzun rengini sormakla işe başlar. Ya da uyguladığınız diyet programını.
Ancak önemli olan üstünüzde değil, kafanızda ne olduğu!
Kavramlar ve ünlü kişiler hakkında yazdığımız yazıları, Kimdir / Nedir kategorisi üzerinden okuyabilirsiniz. Yorumlarını bizimle paylaşmaktan çekinme.
Kaynaklar:
Duvarları Yıkmak, Köprüleri Kurmak
3 Dalga ile Feminizm Tarihi
Feminizm Tarihine Bakış: 1. 2. ve 3. Dalga Feminizm
Kadın Hareketleri
Feminist Teorilerde Kadın Kimliği
Feminist Teori Temelinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Türkiye Bağlamında Değerlendirilmesi
Çok güzel bir yazı olmuş. Paylaşacağım.
“Ve yine bir kadın olarak kendinizi kanıtlayacak birçok şey yapsanız bile herkes ilk olarak rujunuzun rengini sormakla işe başlar. Ya da uyguladığınız diyet programını.”
very good
_________________
казино онлайн джугар