Bir fotoğraf dehasına göz atmaya ne dersiniz? Büyük ihtimalle herkesin fotoğraflarını bir yerde bir şekilde gördüğü bu sanatkardan bahsetmek umarım sizi de heyecanlandırır. Kendisi Amerika’nın arka yüzündeki sefalet ,sürünceme ve emek sömürüsünü bizzat gözler önüne sererek büyük bir farkındalık yarattı. Tüm sanatkarlar kendini ifade etmek için bir nesne seçerken onun tercihi fotoğraf makinesi oldu. Şu cümlesiyle devam etmek gerekirse “Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli fotoğraf makinesi taşımazdım.“
Amerika’nın Çocuk İşçi Hikayesi
Amerika’nın o zaman ki durumu iyi değildi. İç savaştan yeni çıkmış bir ülke, kaynakların hat safhada tüketildiği bir dönem ve bunun için gerekli olan yegane topluluk işçi sınıfı. Yaşı, ırkı, dini farketmeksizin ucuz işçi gereksinimin zirveye çıktığı bir dönemden geçen Amerika, şüphesiz ekonomik anlamda bir ivme yakalayacaktı. Bu nedenle etik kuralları gözetmeksizin her yaştan insan ağır makinelerin altında çalışabilirdi. Para işte böyle kazanılırdı!
Amerikan ulusal arşivindeki verilere göre 1890’da 1.5 milyon olan 15 yaş altı iş gücü 20 sene de 2 milyona çıkmıştı. Bu dönemde Hine, çocukların insanlık dışı şartlarda çalışmasına karşın kurulan araştırma komitesine katıldı ve bundan sonra şehir şehir gezerek işçi ve çocukların çalışma şartlarını belgelemeye başladı. Bulunduğu dönem hakkında sorular sorması ve düşüncelerini arttırması sayesinde yeni nesle büyük faydalar sağladı.

Tebdil-i Kıyafet ile Fabrikaları Teftiş
Tabi ki belgelemek çokta kolay değildi. Bazı zamanlarda tanınmamak için işçi kıyafetleri giyerek fabrikalara giriyordu. Ayakkabı boyacısından tekstil fabrikalarına kadar burada çalışan birçok çocuğun fotoğraflarını belgeledi ve bunları kamuoyuna sundu. Çocukların bu şekilde çalışması birçok kesimi harekete geçirdi. Keating-Owens adını taşıyan kanunla çocukların çalışma şartlarına düzenlemeler getirildi. Bu düzenlemeler ile 14 yaşından küçük çocukların çalışması yasaklandı. Onun bu çalışmaları sonunda yanıt bulmaya başlamıştı. Hem sosyolog hem fotoğrafçı olmanın onda yarattığı kimlik, şüphesiz gerçekler karşısında sessiz kalmayacağına işaret ediyordu.

Çocukların çalışma şartlarını araştırdığı dönemde yine işçilerin de çalışma şartlarını yakından inceledi. Sorun başlı başına bu sömürü zihniyetindeydi. Bu konuda yazılmış en iyi romanlardan biri Join Steinbeck’in Gazap Üzümleri kitabıdır. Bu kitapta Amerika’nın 1930’lardaki ekonomik bunalımın halkta yarattığı çaresizliği ve mecburiyeti anlatılır. Tıpkı Hine’nın bu durumu fotoğraflarında anlattığı gibi…
Lewis Hine yine bu dönemde Ellis Adası’ndan Newyork’a gelen mültecilerin, fabrikalarda çalışan işçilerin, yapım aşamasında birçok kişinin öldüğü Empire State binasında yer alan işçi sınıfının fotoğraflarını belgeledi. Kendisinin en çok bilinen fotoğrafı da buydu zaten.

Lewis Hine, 1940 yılında hayata gözlerini yumduğunda ardında birçok şeyi başarmıştı. Onun beslediği şefkat ayırımcı değildi. Mültecilerin de bizler gibi bir insan olduğunu göstermek için fotoğraf çekiyordu. Çocukların eğitim görmesi gerekirken ağır makinelerin altında çalışmasını değiştirmek için. O küçük çocukların ailelerinden uzak her türlü şiddet ve istismara maruz kaldığını gözleriyle gördüğü için fotoğraf çekiyordu. Tek isteği değişimdi.
Onun sayesinde 1920 ye gelindiğinde çocuk işçi sayısı yarı yarıya azalmıştı. Çoğu fabrika sahibi çalışma şartlarını iyileştirmişti. Hine, işçi sınıfının sesi olmuştu. Fotoğrafları, onun çağrısı ve gücüydü. Çünkü Lewis Hine’nın da dediği gibi “Fotoğraflar yalan söylemez ama yalancılar fotoğraf çekebilir.”

Kaynak : Tarihe Yön Veren 100 Sanatçı