Netflix yapımlarından olan bu dizi, New York’un Hasidik Yahudi toplumunda doğup, kendi istekleri doğrultusunda başka bir yaşamı seçen Esty’i anlatıyor. Etkileyici detaylara odaklanan bu diziye yakın mercekten bakalım istedim.
Unorthodox, ortodoks olmayan anlamına geliyor. Dizi, Deborah Feldman’nın 2012 yılında hayatını anlattığı “Unorthodox: The Scandalous Rejection of My Hasidic Roots” adlı kitaptan uyarlanmış.

Yahudilik ve Unorthodox
Unorthodox’ta Esty karakterini Shira Haas canlandırıyor. Hikayeyi bir senaryoya dönüştüren ve ayrıca Berlin’de yaşayan bir Yahudi olan Anna Wigner ise bu hikaye hakkında şunları söylüyor: “Almanya’da yaşamak bana yahudiliği, kesinlikle Holokost’u, (Yahudi soykırımı) şiddetin mirasını, travmayı, Amerika’da hiç düşünmediğim şekilde düşündürdü.”
Unorthodox’ta Yahudi karakterler, Almanya’da hala nadir bulunan Yahudi aktörler tarafından canlandırılıyor. Gerçek kişilerin bu dizide yer alması, hikayeyi daha anlaşılır ve etkileyici kılıyor. Hepimiz bu olay hakkında yapılmış binlerce filme/diziye şahit olmuşuzdur. Kaçında gerçek Yahudi kişiler kullanıldı ?

Dizide bu cemaatin uyguladığı adetler, yaşam tarzları, ibadet şekilleri, giydikleri kıyafete kadar yine pek çok şey dikkatle izleyiciye sunulmuş. Dizide adeta bir ayna gibi bu toplumun yaşam biçimlerini çok net bir şekilde görebiliyoruz. Bu, seyirci olarak beni mutlu etti. İyi veya kötü, doğru veya yanlış her şey izleyici eline bırakılmış. Cemaati ve yaşamlarını yorumlamak tamamen size kalmış denir gibi.
Almanya
New York gibi bir şehirde kendini soyutlamayı başaran ve adetlerini titizlikle yerine getiren bu küçük azınlığa kendini ait hissetmeyen Esty’nin, hamile kalamaması sonucunda özellikle Almanya’ya kaçması çok ironikti. Arkasından Esty’i aramak için gelen kocası ve kuzenini de bambaşka bir dünya bekliyordu.

Bence buranın seçilmesindeki en önemli etken; hem Almanya’nın hem Yahudilerin birbirlerine bakış açılarının yıllar içerisindeki değişimle ne boyuta ulaştığını göstermekti. Berlin’in o dönemin izlerini hala taşıdığını varsayarsak yahudi toplumu için bu yaralayıcı durum hala etkisini sürdürüyor diyebiliriz.
Ayrıca dizide sözü edilen Kipa’nın (Yahudi şapkası) Almanya’da takılması hoş karşılanmayacağı için döneme göre spor bir şapka takarak saçın bir bölümünü örtmek dikkat çekiciydi. Almanya’nın bozulmamış mimarisinde Yahudi izleri netçe gözüküyordu. Sürekli olarak bu yapıların vurgulanması, Almanya’nın silmek istediği tarihsel hafızasına cevap niteliğindeydi.

Esty Karekteri Hakkında
Kendisini “ben farklı bir kızım” diye ifade etse de Yahudi adetlerini sonuna kadar özenli bir şekilde uygulayan bir kadın var karşımızda. O da evliliğin ve çocuk doğurmanın Yahudi toplumu için ne kadar önemli olduğunu biliyor. Ayrıca çocuk doğurarak yüce bir kutsiyete katkıda bulunacağını düşünüyor. Bu nedenle onun da dediği gibi “Yahudiler katledilen 6 milyon adına çocuk doğuruyor.” Ancak sorun, hamile kalamaması sonucu eşinden, ailesinden ve çevresinden gelen tepkilerle büyümeye başlıyor. Sonuçta küçük veya büyük meydana gelen her sorun, sorgulamayı da beraberinde getirir. Esty’nin kitabın sayfasını çevirmesi tam da burada başlıyor.

Dizide babaannesinin söylediğinden yola çıkarak bu ailede “erkeklerin sesi çok güzeldir” cümlesi, hasidik toplumunun ataerkil bir doğrultuda yaşadığını gösteriyor. Kadınların ve erkeklerin bu cemaatte belli görev ve sorumlulukları var. Ancak yine de erkek hiyerarşisi çoğu din gibi burada da baskın.
Esty’nin Almanya’ya geldiğinde içinde yapmak, görmek, dinlemek, söylemek eylemlerine karşı inanılmaz arzulu olduğunu gördük. Sanki yıllar sonra noksan kalan yerlerini tamamlıyor gibiydi. Bu hali,isteklerinden çok ihtiyaçlarını karşılar nitelikteydi. Sonunda kendini fiziksel ve ruhsal anlamda tamamladığında kocasına “artık çok geç” demesi bunu gösteriyor.

Esty’nin yer yer iniş ve çıkışları, kendini ifade etmeye çalışması ve cemaat içindeki davranışları konusunda hikaye sahibi Feldman, Esty’e fazlasıyla özendiğini belirtiyor. Ayrıca Feldman, Esty kadar cesur olmadığını, kendini ifade etmekten ya da aykırı bir davranışta bulunmaktan sürekli kaçındığını söylüyor.
Nitekim Esty’nin cesareti sayesinde bedenini ve ruhunu keşfettiği Berlin sahneleri, çok yumuşak bir geçişle izleyiciye sunulmuş. Sadece bu kadar kalabalık ve samimi olan bir arkadaş grubuna anında dahil olmak ve bütünleşmek ne kadar mantıklı tartışılır.
Yanky
Esty’nin eşi olan Yanky’i Amit Rahav canlandırıyor. Oyunculuğunu iyi buldum. Gerçekten farkında olmadığına, bilmediğine kanaat ediyorsunuz. Daha önce hiç karşılaşmadığı şeylere olan tepkileri inandırıcıydı. Düğün sahnesindeki ritüelleri uygularken hiçbir şey göze batmıyor. Kendisi ise bu rol için şunları söylüyor “Yanky’nin gösterdiği zayıflık değil. Gerçekten bilmiyor ve her şeyi doğru sanıyor. Çünkü böyle öğrenmiş.”

Geçmişi Dinlendirmek İçin
Sonuç olarak; güncelin içinde eski sandığımız ama eski olmayan, hala yaşayan bir toplumdan bahsediyoruz. Dizide yapılan en güzel şeylerden biri toplumun yaşam tarzını doğru yansıtarak asla dine karşı karalama anlayışına bürünmemeleri. Ayrıca çok az bir azınlık tarafından konuşulan bir dilin kaybolmaması ve teşvik edilmesi açısından da güzel. Gerçek kişi ve hikaye ile bunu yansıtmak, kolay bulunur bir yapım değil. Dizi bitince, insan mensubu olduğu din ritüellerini düşünmeden edemiyor ve sorular soruyor. Kaçına ayak uydurabiliyoruz ya da kaçını reddediyoruz ?
Deborah Feldman’ın bu hikayesi, dinlerin hayatımıza ne denli etki ettiğine ilişkin çarpıcı bir uyarlama olmuş. Çoğu kişi bu hikayeye distopya olarak baksa da yumuşatılmış çizgiler veya kurallar içinde yaşadığını kim yok sayabilir? Bu nedenle kendi çerçevemizden bakmayı öneririm. Son olarak Feldman’ın hikayesi için söylediği cümleyle bitirelim “geçmişi dinlendirmek için yatıracağım böylece bir hayatım olsun.”

Kaynak : Kipa nedir?